Davranışçı ekolün ortaya atmış
olduğu ödül ve ceza yıllardır çocuklarda uygulanması tartışılan bir konudur.
Çocuklarda istendik davranışların
tekrar etmesi için davranıştan sonra çocuğa verilen ödüller o davranışın gerçekleşme
olasılığını artıran pekiştireçlerdir.
Çocukta istenmeyen davranışlarda
ise verilen cezalar ile o davranış söndürülmeye çalışılır. Bu ekole göre
karşımızdaki çocuğun davranışlarını onaylıyorsak ödüllerle pekiştirir,
onaylamıyorsak ve ortadan kaldırmak istiyorsak cezalandırırız.
Çocuk bu modelde her davranışına karşılık
aldığı tepkileri zihninde kodlar ve davranış-tepki eşleştirerek bir süre sonra
‘’böyle yaparsam şunu elde edebilirim ancak şöyle yaparsam canım yanabilir ya
da keyfim kaçabilir.’’ gibi düşünmeye başlar. Adeta verilen tepkilere dönük
denklemler kurarak yaşamı boyunca herkese karşı onları kullanır.
Burada yıllardır tartışılan şey
ödül ya da cezanın verilmesi değil onun kim tarafından hangi aralıklarla
verildiğidir. Anne için onay verilen –kabul edilen davranış bazen baba için
kabul edilemez bir davranış olabiliyor. Bu gibi durumlarda çocuk annenin
ödüllendirdiği babanın onaylamadığı davranış karşısında davranışın
sorumluluğunu almamayı tercih ediyor ve dıştan denetimli bir çocuk haline geliyor.
Oysa davranış sorumluluğu
alınması gereken zihinsel bir sürecin sonucudur.
Ne yapıyorum?
Daha önce böyle yaptığımda
sonuçlar ne oldu?
Eğer bu davranışı sergilersem
olası sonuçlar ne olur? şeklinde bir öngörü edinimi kazandırmak için çocuğa ne yapması konusunda değil nasıl
yapması konusunda fikirler veriniz.
Çocuk istenmedik bir davranış
gerçekleştirdiğinde ‘’bunun kimin problemi olduğunu ‘’ iyi çözümlemeniz
gerekiyor. Çocuğun odasında düzensiz şekilde ders çalışması onu motive edici
bir unsur ise, bu durum onun için bir problem değildir. Ancak siz odaya girer
ve bu düzensizliği problem olarak sahiplenir ve sonra ona düzenlemesi için
belli komutlar verirseniz, çocuğa dıştan denetim odağı olmuş olursunuz.
Ne zaman ki o odadaki düzensizlik
çocuğu siz uyarmadan rahatsız edecek, işte o zaman çocuk davranışını sorgulamak
durumunda kalacak ve kendi denetimi ile düzen konusunda belli kararlar
alacaktır. Başarılı bireylerin içten
denetimli, oto-kontrol ile davranışlarının sorumluluğunu alan kişilikler olduğu
kaçınılmazdır.
Çocuklar anne babalarının davranışlarını absorbe eden zihinsel illüzyonlardır.
Eğer anne ve baba çocukta olmasını
istediği kazanımları kendileri günlük yaşantılarında sergiler ve sosyal model
figürleri olurlarsa çocuk kendi doğal gelişim sürecinde zaten o davranışı
sergileyecektir. Ancak kendi yaptığınız bir şeyi çocuğa ‘’yapma’’ demek çocukta
zihinsel karmaşalara yol açan bir
durumdur. ‘’Şizofren olunmaz ,doğulur.’’ şeklinde her ne kadar bir söz söylenmişse
de ‘’şizofrejenik mother ‘’ dediğimiz
yani çocuğa sürekli zıt tepkiler veren anneler çocuğun gelecekte şizofren
olmasına çevresel faktör olarak neden olabiliyor. Bunu bir örnekle açıklamak
gerekirse ;
Çocuğa kimsenin olmadığı
zamanlarda verilen tepkiler ve ortamda
başkaları var iken verilen tepkiler farklı ise bu çocukta davranışa karşı korku
,kaygı, kararsızlık hali ile sorumluluğunu almaktan kaçınma durumu
sergilemesine neden olacaktır. Örneğin çocuğa kimsenin olmadığı ortamda;
beslenme çantasına sandwiç koyarken ‘’sakın kimseye verme, iyice karnını doyur ‘’diyen
bir anne ,ortamda misafirler var iken ‘’oğlum biraz da arkadaşına versene
,neden paylaşmıyorsun’’ şeklinde tepkiler verirse bu anne ‘’şizofrejenik mother
‘’olarak adlandırılabilir.
Çocuklar mümkün olduğunca
davranışının sorumluluğu verilmeli ve problemi sahiplenilmemelidir. Kendisi gelip problemi paylaştığında ise ‘’başka ne
yapabilirsin?, biliyorum sen iyi düşünen birisin ,uygun bir çözüm yolu
bulabilrsin?, peki başka ne yapabilirdin?’’ gibi tepkiler vererek pekiştirilen şey davranış değil ,çocuğun
düşünme ve fikir üretme süreci olmalıdır.
Psikolojik Danışman
Sümeyra Yapıcı
Yorumlar
Yorum Gönder